FİHRİST TAKSİM
Mehmet Güntekin
Türk musikisinde, saz veya insan sesiyle belli bir ritmik gidiş veya usûl kaygısı taşımaksızın icra edilerek adına taksim denen ve “doğaçlama bestekârlık” anlamını içeren irticâlî (=improvize) formun; kâr-ı nâtık adı verilen sözlü beste şekliyle benzerlikler gösteren bir biçimidir.
Taksimle fihrist taksim arasında benzerlikler bulunmaktadır. En temel benzerlik, her ikisinin de irticâlî oluşudur. Yani icra edilen eser, önceden bestelenmiş değildir. Sanatkâr, icraya baş-ladığı anda müzikal dokuyu oluşturmanın ilk adımını atar. İcra devam ettiği müddetçe, ic-racının müzikal dünyasına doğan melodiler, belki bir saniyeden daha az bir zaman dilimi farkıyla, enstrümanı vasıtasıyla akmaya başlar.
İkinci temel benzerlik, usûl denen Türk musikisine özgü ritm kalıplarına bağlı bir melodi istif-lemesi anlayışı olmamasıdır. Türk musikisindeki beste şekilleri içerisinde baskın olan durum, eserlerin belli usûllerde bestelenmesi ve icra edilmesi gerektiğidir. Ancak taksim formu için bu ana kural geçerli değildir. Zaman içinde, usûllü (=ritmli) taksim biçimi de kimi zaman kul-lanılmış olmasına rağmen, taksim genel anlamda bu bağlayıcı sistemin dışında seyreden bir icra biçimidir.
Taksim ile fihrist taksim arasında farklar da söz konusudur.
Taksim formu için icra, zaman açısından kesin biçimde
sınırlanmış değildir. Ancak özellikle besteli eserlerin icrası sırasında gündeme gelen giriş, geçiş ve ara taksimlerinde genel eğilim, icranın fazla uzatılmaması yönündedir. Meyan hanesi dışında başka makamlara mümkün olduğu kadar fazla geçki yapmadan, hangi makamdan taksim ediliyorsa o makamın dizisi üze-rinde seyredilip karar edilmesi gerektiği tembih edilir. Böylece bir taksimin icrası, ortalama olarak bir-üç dakika içinde tamamlanır.
Fihrist taksimde ise zaman unsuru, daha elastikîdir. Çünkü çok sayıda makam üzerinde emp-rovizasyon söz konusudur. Fihrist taksim, bu noktada kâr-ı nâtık (=konuşan kâr) adlı sözlü; fihrist peşrev ve fihrist sazsemaîsi adlı enstrümantal beste şekilleriyle benzerlikler göster-mektedir. Kârı nâtık adlı formun güftesinin her mısraında veya her beytinde bir makamın adı zikredilir. Hangi makamın adı geçiyorsa, o kısım, adı geçen makamdan bestelenmiştir. Fihrist peşrev ve fihrist sazsemaîsi formlarında da her hânede birçok birçok makam üzerinde do-laşılıp geçkiler yapılır. Bu, bestekârlık açısından bir ustalık gösterisi ve göstergesi olduğu ka-dar, didaktik (=öğretici) bir özellik de taşımaktadır. Nitekim, Türk musikisi geleneksel sistemi içerisinde talebesine “makam” ve “geçki” (=modülasyon) kavramını öğreten her hocanın, kâr-ı nâtık formundan üst düzeyde yararlanmış olduğu bilinmektedir. Fihrist taksimde de durum bundan farklı değildir. İcracı açısından bir bilgi ve ustalık göster-gesi olduğu kesindir. Dinleyen açısından ise estetik etkinin ve algıların yanı sıra, öğreticilik vasfı da ön plana çıkar. Ustaca yapılmış bir fihrist
taksim, hangi makamlar üzerine inşa edil-mişse o makamlar üzerine; hangi makam geçkilerini içeriyorsa o geçkiler üzerine bir ders niteliğini de taşır.
Fihrist taksimde icra edilecek makamlar, belli bir sayıyla sınırlanmış değildir. Bu, tamamen icrayı gerçekleştiren sanatkârın makam ve geçki bilgisiyle yeteneğine; kompozisyon beceri-sine ve zevkine; ayrıca sazıyla ilgili müzikal hakimiyetinin sınırlarına bağlıdır. Az sayıda ma-kamdan oluşturulan, meselâ beş-on dakikalık bir fihrist taksim olabileceği gibi, çok sayıda makamdan ve bir saati aşan fihrist taksim de ortaya konabilir. Bu seçim, tamamen sanatkârın özelliklerine ve kabiliyetlerine bağlıdır.
Yazılı kaynaklarda, adına özellikle “fihrist taksim” denilen bir >icra biçimine pek rastlanmaz. Buna, genellikle “sözlü musiki” karakteri daha ağır basan Türk musikisi geleneksel yapısı içe-risinde enstrümantal musikinin ikinci planda kalmış olması sebep olarak gösterilebilir. Türk musikisinin kendine özel yapısı içerisinde, enstrümantal musikinin, özellikle Tanburî Cemil Bey’in (1871-1916) tarih sahnesine çıkmasıyla gözle görülür bir tırmanışa geçtiği bilinmekte-dir. Fihrist taksimin, özellikle bu büyük virtüozun etkileriyle doğrudan veya dolaylı bir bağ-lantıyla gelişen birçok yenilikten biri olarak Türk musikisi literatürüne girmiş bir kavram olduğu düşünülebilir.